Kültür çöplüğü

Kültür çöplüğü
Burak Fazıl Çabuk
burfaz@gmail.com

“Çöp Kültürü” üzerine yazdığımız ilk yazıdan sonra yapılan bir yorum dikkate değerdi bizim açımızdan. Hassas bir okur ve hassas bir okuyucumuz şöyle demiş:


“Çöp Kültürü” üzerine yazdığımız ilk yazıdan sonra yapılan bir yorum dikkate değerdi bizim açımızdan. Hassas bir okur ve hassas bir okuyucumuz şöyle demiş:

“Kültürümüzü mü önemseyelim yoksa kültür çöplüğüne attığımız değerleri mi? Bence bunu da düşünmek lazım. Hatta sizin bu konuda bir yazı daha yazmanızı rica ederim. Kültür Çöplüğümüzdekiler…”
Tam da bu talebin geldiği güne denk gelen bir pazar gününün akşam vaktinde, Kültür Bey otobüs durağında beklerken, bir garip adamın hal ve hareketleri çok dikkat çeker. Yaklaşık on beş metrelik otobüs duraklarının o uzun kaldırımında bekleyen garip, gözlüklü, altmışa merdiven dayamış, emekli olduğu belli bey amca denebilecek o adam, belediye, sigara izmaritlerinin atılabilmesi için tepesi delikli beyzbol sopası görünümlü küllük benzeri kamu mallarını kaldırıma koymasına rağmen, inatla izmaritleri kaldırıma doğru atan mahallelimizin o küçük artıklarını özenle ve de itinayla ayaklarını soktuğu ayakkabılarını kullanarak kaldırımdan yola ittiriyordu.
Kültür Bey belki otuz kırk defa aynı işlemi yapan adamı yani izmaritleri ayağıyla yola süpürüveren adamı izlerken, yerde bu kadar çok izmarit olmasına mı şaşırsındı yoksa adamın bu özenli özel temizlik harekâtına mı? Bir de sadece yol süpürmek de neydi? Temizlik görevlileri herhalde sadece yolları süpürüyordu ki vatandaş da kaldırımları temizlesin miydi acaba? Hadi esnaf olsa neyse ama o kaldırım kenarı kamu yeriydi.
Kafası çok karıştı… Sonra otobüs geldi, izmarit süpürme işlemi sonra erdi, emekli amca da önce yere tükürdü, sonra otobüse bindi…
Akılda en son kalan, herkesin sabahın erken saatlerinde işe yürürken yollarda denk geldiği o tükürükler, tükürükler, tükürüklerdi… Şimdi de gözlerinin önünde canlı canlı gerçekleşen bu sosyal dram midesini bulandırdı ve: “Gel de sövme yahu!” dedi. Sonrasında da “İşte bizim kültür çöplüğümüz” diye hayıflandı.

“Yollarımıza tükürüyoruz, kültürümüze tükürüyoruz ve de süpürüyoruz çoğu değerli şeylerimizi kültür çöplüğümüze doğru.” Evet, “Artık böyle bir kavram da var” dedi aynı onu destekleyen okur gibi ve “Kokmaya başladı” dedi, “bu çukur, yakında patlayacak ama ne zaman nasıl olur bilinmez…”


“Yollarımıza tükürüyoruz, kültürümüze tükürüyoruz ve de süpürüyoruz çoğu değerli şeylerimizi kültür çöplüğümüze doğru.” Evet, “Artık böyle bir kavram da var” dedi aynı onu destekleyen okur gibi ve “Kokmaya başladı” dedi, “bu çukur, yakında patlayacak ama ne zaman nasıl olur bilinmez…”
Bir zamanlar vicdan denen kavramı içinde barındıran ahlaki bir kültür anlayışı vardı, şimdi onları kültüre özel bir geri dönüşüm kutusuna attık, çöplük yaptık o değerlerimizi ve unutmaya başladık, unutuyoruz. Onun yerine yepyeni bir kültür anlayışı geldi ve kuruldu hayatımıza, bize yön veriyor, bizi dönüşüme sokuyor ve kendisine uymayanları da demode dediği bir çöplüğe atıyor.
Kültürümüzü mü önemseyelim?
Eğer bahsettiğimiz medeni insanlarca yaşanan ve medeni insanı yaşatan bir kültür anlayışı ise kültürümüzü elbette önemseyeceğiz. Biz tabi ki bilgisayar çağında daktilo kültürünü, elektrikli otomobil devrinde at arabası kültürünü ya da doğalgaz yerine kes ağacı yak odunu başlıklı bir tahta kıyımı kültür anlayışını savunmuyoruz. Bizim derdimiz faydalı ve zararlı başlıkları altında bu kültürel değerleri sınıflandırmak ve en doğrusu neyse onunla yola devam edebilmek.
Bundan dolayıdır ki salt bir tüketim toplumu haline geldiğimiz şu demlerde, sadece ve sadece kendimizi düşündüğümüz şu günlerde, fayda-zarar ayrımının farkına varmadığımız için kaybeden taraf aslında bizler oluyoruz. Zira kendi değerlerimiz işte o kültür çöplüğünde bakteriler tarafından ayrıştırılmaya tâbi tutulurken, bizler tabağımıza konan hazır ve suni yemekleri yiyor, besleniyor, tüketiyor, keyfimize keyif katıyor ve son zamanlardaki moda tabirle ânı yaşıyoruz. Bu çerçevede dedelerimiz gibi manidar ya da ibretlik anılarımız yok, zevk ve sefa ya da acı ve keder yüklü anlar biriktiriyoruz.
Neden mi? Faydalı mı ya da zararlı mı diye sormamızın suç sayıldığı bir çağda yaşıyoruz, yaşatılmak isteniyoruz.


Peki, ne oluyor bu durumda Kültür Bey?
“Bize sadece ânı yaşa diyorlar. Bizi kandırıyorlar. Kültür çöplüğümüz doldu, taştı, kokmaya başladı, yakında patlayacak. Tükür yola gitsin, kimse bir şey demez. Suratına tükür, o zaman sesi çıkar ama boş çıkar. Sinmişiler çünkü. Yere çöp at, ne var ki zaten herkes atıyor.

Peki, ne oluyor bu durumda Kültür Bey?
“Bize sadece ânı yaşa diyorlar. Bizi kandırıyorlar. Kültür çöplüğümüz doldu, taştı, kokmaya başladı, yakında patlayacak. Tükür yola gitsin, kimse bir şey demez. Suratına tükür, o zaman sesi çıkar ama boş çıkar. Sinmişiler çünkü. Yere çöp at, ne var ki zaten herkes atıyor.
Bunlar somut ve de gözle görülenler ama sinsi sinsi bizi kemiren başka bir şeyler var. Bir zamanın değer yargıları şimdi dalga geçme malzemesi yapılıyor insanlarımız arasında. Küfür etmeyeni adam yerine koymuyorlar artık.
Önceleri böyle miydi? Düzgün ve kibar konuşmak doğaldı, şimdi erdem oldu, kalmadı, yok artık. Dizilerde, filmlerde, tiyatrolarda bağıra bağıra küfürler ediliyor, gülüyoruz, umursamıyoruz. Efendilik ve hanımefendilik işte o kültür çöplüğümüzde ve o çöplük doldu taştı, kokuyor artık, patlayacak çünkü çöpe attığımız değerlerimizin gün gelecek bizden intikam alacağı zamanlar gelecek. Şimdi tatlı tatlı küfürler edelim ama zamanı geldiğinde bize toptan sövecek hepsi hem de en galiz şekilde.
TRT’de yıllar önce kaçakçılık yapan bir adamla röportaj yapılıyor ve adam sanki şu anda Türkçe öğretmenliği yapan bir arkadaşımızdan daha doğru ve düzgün konuşuyor. O hale geldik ki zamanın suçlusu bile dilini düzgün kullanırken, şimdinin siyasetçisi, profesörü, aydını iki kelimeyi bir araya getiremiyor. Yaklaşık bin lira para verip gittiğimiz bir tiyatro oyunundaki kadın oyuncular defalarca küfürler etti oyun içerisinde, herkes alkışladı bu ablaları, ben de oradaydım geçen akşam, şaştım kaldım yahu. TV’deki bir tartışma programında sunucu a harfi hakkında soru soruyor, konuk akademisyen e harfi hakkında anlatıyor da anlatıyor, laf u güzaf… Diyorum ya sinsi bir şeyler dönüyor, uyutuluyoruz, yönlendiriliyoruz, bırakın kültürü, biz çöpe doğru gidiyoruz. Çöplük olanlar belki de bizleriz. Çöplük haline geldik yaşantımızla, hayata bakışımızla, düşüncelerimizle, yaptıklarımızla ve de ettiklerimizle…
Kimseyi suçlama kardeşim! Asıl suçlu sensin! Otur ve düşün! Ya ânı yaşa ya da inşa et!”
Çok sinirliydi Kültür Bey. Zor susturduk. Üstümüze de çok alındık. Kızardık, bozardık ama haklıydı elbette. Çöpe çöp atılırdı ama biz çöpe neler atmadık ki? Söz dinlemedik, uslanmadık, azdıkça azdık. Gününü gün edenlerden olduk. Düşünmedik, düşündürmedik, uymadık, uyarmadık…
Meğer kültür çöplüğümüzdekiler demode geçmişimiz bir kenara, organik atık misali hıyar kabuğu, domates sapı, reçelli ıslak mendil ya da sümüklü kağıt havlu değil de bizlermişiz; kültür çöplüğü haline gelen, getirilen değerlerin ulu mimarı bizler…

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu