Türkiye’de elitizm ve halk iradesi çatışması

Türkiye’de elitizm ve halk iradesi çatışması
Göktürk Kadığoğlu

gokturkkadioglu@outlook.com.tr

Türkiye’de uzun yıllardır belirli bir elit kesimin, çoğunluğu Müslüman olan halka nasıl yaşayacaklarını, ne giyeceklerini, ne kadar para kazanacaklarını ve hangi sınırlar içinde hareket edeceklerini dayattığı yönünde yaygın bir eleştiri bulunmaktadır. Bu kesim, genellikle Beyaz Türkler olarak adlandırılan, seküler, kentli ve ekonomik güce sahip bir gruptan oluşmaktadır. Bu grubun, medya, akademi, sanat ve siyaset gibi alanlarda güçlü bir temsil gücüne sahip olduğu ve yıllarca ülkenin yönetiminde belirleyici bir rol oynadığı öne sürülmektedir.

Bu kesime yönelik en büyük eleştirilerden biri, toplumu kendi değerleri doğrultusunda şekillendirmeye çalışmaları ve dini inançlara karşı mesafeli, hatta düşmanca bir tavır sergilemeleridir. Özellikle İslam’a karşı önyargılı yaklaşımlar sergiledikleri, ancak diğer inançlara karşı hoşgörülü bir tutum içinde oldukları sıkça dile getirilmektedir. Bunun yanı sıra, bu gruptan gelen bazı gazeteci, akademisyen, sanatçı ve düşünürlerin, yıllarca ülkenin çıkarlarını gözetmek yerine, yurtdışında ülkeyi kötüleyen açıklamalar yaptıkları, yabancı istihbarat servisleriyle iş birliği içinde bulundukları ve kamu kaynaklarını kişisel çıkarları için kullandıkları iddia edilmektedir.

Ancak son yıllarda, bu gruba karşı ciddi adımlar atıldığı ve dokunulmazlıklarının sorgulanmaya başlandığı gözlemlenmektedir. İlk defa, uzun yıllardır belirli bir düzen içinde hareket eden bu elit yapı, çeşitli yolsuzluk iddiaları, rüşvet ve yasa dışı faaliyetler nedeniyle hesap vermek zorunda kalmaktadır. Bu durum karşısında, eski alışkanlıklarını sürdürerek seslerini yükselttikleri, sokak çağrıları yaptıkları ve ülkeyi yeniden kaosa sürükleyerek güçlerini korumaya çalıştıkları belirtilmektedir.

Ekonomik boykot çağrıları, halkı sokaklara dökmeye yönelik provokasyonlar ve polise karşı şiddet eylemleri, bu grubun kaostan beslendiği ve kriz ortamlarında daha fazla kazanç sağladığı iddialarını güçlendirmektedir. Türkiye’nin ekonomik ve siyasi olarak bağımsız hareket etmeye başlaması, yurtdışında güçlü diplomatik adımlar atması ve istikrarı sağlamaya yönelik çabaları, bu kesimin çıkarlarına zarar vermektedir. Eğer terör örgütleri de silah bırakırsa, artık ellerinde hiçbir güç aracı kalmayacağı ve uzun yıllardır devam eden ayrıcalıklarının sona ereceği öne sürülmektedir.

Türkiye’nin huzur içinde, güçlü bir ekonomiyle ve bağımsız bir şekilde yoluna devam etmesi, toplumun tüm kesimlerinin demokratik bir düzlemde yer almasını gerektirirken, geçmişte ayrıcalıklı konumda olan grupların bu yeni düzene karşı direndiği görülmektedir. Ancak, halkın iradesi ve değişim talebi doğrultusunda, adaletin sağlanması ve geçmişte yapılan haksızlıkların hesabının sorulması gerektiği yönündeki çağrılar giderek artmaktadır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu